Malpraktis olarak adlandırılan sağlık hizmetlerinden yararların kişilerin tıbbi uygulama hataları nedeniyle uğradıkları zararlar nedeniyle maddi ve manevi tazminat talep ettikleri dava türüdür. Hatalı tıbbi uygulamalar nedeniyle tazminata hükmedilebilmesi için bulunması gereken şartlar şunlardır.
1-İdarenin ilgiliye yönelik hizmetinin olması
2-Hizmet verilmesi ile zarar meydana gelmesi
3-Hizmet eylemi ile meydana gelen zarar arasında illiyet bağının bulunması
4-Hizmetin yürütülmesinde idarenin hizmet kusurunun bulunmasıdır.
Türk Tabipler Birliği Hekimlik Meslek Etiği Kurallarının 13. maddesinde; tıp biliminin standartlarına ve tecrübelerine göre gerekli özeninin bulunmadığı ve bu nedenle de olaya uygun görünmeyen her türlü hekim müdahalesi uygulama hatası malpraktis olarak tanımlanmıştır. Bu tanımda geçen tıbbi standart kavramını Yargıtay “tıp ilminin genel olarak tanınıp kabul edilmiş meslek kuralları” olarak açıklamaktadır.
Tıbbi standart ihlalinin teşhis, tedavi, (endiksiyon eksikliği, yanlış tedavi yöntemi ), müdahale sonrası bakım yönetimi gibi değişik şekillerde gerçekleşebileceği kabul edilmiştir. Tecrübelere göre özen yükümlülüğü konusunda yani hukuksal sorumlulukta tecrübeli uzman hekim kriter olarak kabul edilmektedir. Hekimin özen yükümlüğünün ihlali üç alanda yoğun olduğu kabul edilmektedir.
a)Hastanın tedavisinde, (teşhis, endiksiyon, tıbbi tedbirin seçimi, seçilen tedbirin uygulanması, cerrahi işlemeler)
b)Hastanın aydınlatılması, anamnez (hasta öyküsü),
c)Klinik organizasyon (personel niteliği ve sayısı, hekimlerin birbirleriyle işbirliği)
Yargıtay, tazminat sorumluluğunu belirlerken özen borcuna dayalı kısmını vekillik sözleşmesi olduğunu kabul ederek değerlendirme yapmaktadır.
13. Hukuk Dairesi 2018/5998 Esas, 2020/294 Karar ve 20/01/2020 tarihli kararı ile;
“Dava, davalı hastane ve davalı doktorun özen yükümlülüğüne aykırı davranması iddiası nedeniyle istenilen maddi ve manevi tazminata ilişkindir. Davanın temeli vekillik sözleşmesi olup, özen borcuna aykırılığa dayandırılmıştır. (TBK 502.506). Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı iş ve işlemlerin, davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Mesleki iş gören vekil özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur. (TBK 400). O nedenle doktor ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları hafif de olsa sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Vekil, hastanın zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumunun gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmak ve en emin yol seçilmek gerekir. Gerçekten de müvekkil (hasta) mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat beklemek hakkına sahiptir. Gereken özen görevini göstermeyen vekil, TBK 510maddesi hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Aynı hususlar adam çalıştıran sıfatı ile doktorun görev yaptığı … kuruluşları için de geçerlidir.”
13. Hukuk Dairesi 2017/3767 Esas, 2020/2662 Karar ve 25/02/2020 tarihli kararı ile;
“Dava, davalı hastane ve davalı doktorun özen yükümlülüğüne aykırı davranması iddiası nedeniyle istenilen maddi – manevi tazminata ilişkindir. Davanın temeli vekillik sözleşmesi olup, özen borcuna aykırılığa dayandırılmıştır.(BK 386-390)(TBK 502.506) Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı iş ve işlemlerin, davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Mesleki iş gören vekil özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur (BK 321/1 md)(TBK 400). O nedenle doktor ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları hafif de olsa sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Vekil, hastanın zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumunun gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmaları yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmak ve en emin yol seçilmek gerekir. Gerçekten de müvekkil (hasta) mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat beklemek hakkına sahiptir. Gereken özen görevini göstermeyen vekil, BK 394/1(TBK 510) maddesi hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Aynı hususlar adam çalıştıran sıfatı ile doktorun görev yaptığı … kuruluşları için de geçerlidir.”
Yargıtay ilgili dairesinin diğer içtihatları ve örnek olarak verilen her iki içtihat ile vekil olan hekimin özenle davranmak zorunda olduğu ve en hafif kusurundan bile sorumluluğunun doğacağı kabul edilmektedir. Tazminat davalarında özen sorumluluğunun tam olarak ifa edilip edilmediğinin tespiti için uzman bilirkişilerden rapor alınmaktadır. Yargılama aşamasında alınan raporların yeterliliği pek çok karar için bozma nedeni olmuştur.
13. Hukuk Dairesi 2018/5998 Esas, 2020/294 Karar ve 20/01/2020 tarihli kararı ile;
“Bilirkişi; doktorun uygulanacak tedavi yöntemi ve aşamalarda gerekli titizliği gösterip göstermediğini, uygulanması gereken tedavinin ne olması gerektiğini, doktor tarafından uygulanan tedavinin ne olduğunu, ayrıntılı ve gerekçeli açıklamalı ve sonuca ulaşmalıdır. Bu bağlamda mahkemece, hükme esas alınan rapor; hüküm kurmaya elverişli olmayıp, mahkemenin yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak vardığı sonuç tarafların iddia ve itirazlarını karşılar şekilde gerekçeyi içermemektedir. O halde, mahkemece; üniversiteden, davacının itirazları karşılayan, konusunda uzman, akademik kariyere sahip 3 kişilik (kadın hastalıkları doğum uzmanı-genel cerrah ve dahiliye uzmanı) bulunan bilirkişi kurulundan, davalıların gerekli özen ve dikkati gösterip göstermediği, yapılan işlemlerin tıp bilimi açısından yeterliliği tıbbın gerek ve kurallarına göre olayda davalıların sorumluluğunu gerektirecek ihmal ve hata bulunup bulunmadığı hususlarını gösteren, nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekmektedir. Mahkemece, değinilen bu yön gözardı edilerek, eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.”
13. Hukuk Dairesi 2017/3767 Esas, 2020/2662 Karar ve 25/02/2020 tarihli kararı ile
“Mahkemece, davacıların rapora itirazları karşılanmadan hüküm tesis edilmiştir. O halde, Mahkemece; üniversitelerin ana bilim davalından, davacıların itirazlarını karşılayan, konusunda uzman, akademik kariyere sahip 3 kişilik bilirkişi kurulundan, davalıların teşhis ve tedavide gerekli özen ve dikkate gösterip göstermediği, hastanın takibinin tıp kurallarına uygun şekilde yapılıp yapılmadığı, yapılan işlemlerin tıp bilimi açısından yeterliliği tıbbın gerek ve kurallarına göre olayda davalıların sorumluluğunu gerektirecek ihmal ve hata bulunup bulunmadığı hususlarını gösteren, nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekmektedir. Mahkemece, değinilen bu yön gözardı edilerek eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.”
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi diğer tüm benzer kararlarında ve yeni tarihli bu içtihatlarında tıbbi hata ile ilgili alınacak bilirkişi raporlarının hangi şartları taşıması gerektiğini belirlemiştir. Mahkemelerce tazminat davaları kapsamında alınan bilirkişi raporları ile Yargıtay içtihatlarının kapsamı karşılaştırılmalı, rapora itirazlar dikkatli yapılmalıdır.